BM
Genel Sekreteri Antonio Guterres, 16 Ekim 2018 tarihinde Güvenlik
Konseyi’ne sunduğu Kıbrıs Raporu’nda öncelikle
tarafların ortak vizyon
konusunu netleştirmeleri gerektiğine dikkat çekmişti.
Peki,
Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk tarafları arasında BM Genel Sekreteri Guterres’in
ifade ettiği gibi Ada’nın geleceğine ilişkin ortak bir vizyon şu an için var
mıdır? Ya da bu yönde en küçük pozitif bir girişim söz konusu mudur?
Kıbrıs
konusuna "federasyon" temelinde
bir çözüm bulunabilmesi amacıyla 1977’den bu yana yaklaşık 40 yılı aşkın
süredir çok ciddi çaba ve enerji harcanmıştır. Peki, arzu edilen yönde bir sonuç
elde edilebildi mi?
77-79
Doruk Anlaşması, 1984 Viyana Çalışma Noktaları, 1986 Taslak Çerçeve Anlaşması,
1992 Gali Fikirler Dizisi, 1993 Güven Artırıcı Önlemler Paketi, 1997 Troutbeck
(ABD) ve Glion'da (İsviçre) Görüşmeleri, 1999-2000 Cenevre ve New York’ta
5 Tur Aracılı Görüşmeler, 2004 Annan Planı, Cenevre Görüşmeleri ve en son
olarak da Crans Montana’da yapılan müzakerelerde federasyona yönelik tüm çabalar
Rum Yönetiminin katı ve uzlaşmaz tutumları nedeniyle başarısızlıkla
sonuçlanmadı mı?
Rum
tarafının oldum olası amacı 1963’de gasp ederek üniter Rum Devleti’ne dönüştürdükleri
sözde Kıbrıs Cumhuriyeti unvanını ve bu durumun kendilerine sağladığı tüm
ayrıcalıkları korumaktır!
Federal
çözümün yönetim, yetkiler ve tüm zenginliklerin adil bir şekilde paylaşılarak
birlikte yönetme prensibine dayanmasına karşın, Rum Yönetimi Kıbrıs Türkleri
ile yönetimi, yetkileri ve doğal zenginlikleri paylaşma niyetinde olmadığını 40
yıldır söylüyor. İtiraf ediyor ve açık açık söylemeye de devam ediyor!
Anastasiadis
kısa bir süre önce düzenlediği basın toplantısında özetle; "Kıbrıs Türklerinin yönetime etkin katılımını kabul etmiyoruz. Her
kurumda etkin katılım aramak, azınlığın bu hakkını kötüye kullanması,
çoğunluğun hakkını engellemesi tehlikesini getirir. Türkiye’nin garantörlüğü
sona ermeli ve Türk askerleri tamamen çekilmeli. Doğal gaz konusunda Kıbrıs
Cumhuriyeti haklarından vazgeçmeyecek. Bu konuyu asla müzakere masasına
getirmeyeceğiz." dedi!
Görüldüğü
üzere Rum Yönetimi zihniyet olarak Kıbrıs Türkleri olarak bizleri en başından
buyana azınlık olarak gördüklerini bir kere daha açıkça ifade etmiştir.
Rum
tarafının siyasi eşitliğe dayalı, etkin katılımımızın olacağı adil ve
paylaşımcı federasyon temelinde bir anlaşma yapma gibi bir niyeti olmadığını
artık herkes görerek kabul etmelidir.
Bu
bağlamda bazı kesimlerin hala daha federasyon modelini tabulaştırmaya çalışarak
fanatik futbol severler gibi sahiplenmelerini anlamak mümkün değildir! Bu
kesimler neredeyse damarımı kesseniz federasyon akacak diyecek şekilde siyaseten
marjinalleşme sürecine doğru hızla kaymaya devam etmektedirler!
BM
Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ifade ettiği gibi Ada’nın geleceğine
ilişkin iki taraf arasında ortak bir vizyon var mıdır? Esas konuşulup
tartışılması gereken konu budur! Federasyon dışındaki seçenekleri de içerecek şekilde
ortak bir zemin arayışı içerisine artık girebilmeliyiz.
Geçtiğimiz 30 Nisan 2017’de Crans Montana
sürecinde ve 23 Kasım 2017’de GKRY’de yapılacak Başkanlık seçimleri sürecinde yazmış
olduğum köşe yazılarımda Rum lideri Anastasiadis ve Rum Ulusal Konseyi’nin
kapalı kapılar ardında yaptıkları bazı gizli değerlendirmelerde "anlaşmalı ayrılık" konusunu gündemlerine alarak Kıbrıs Rum
paradigmasında(değerler sisteminde) meydana gelen radikal değişime dikkat
çekmeye çalışmıştım!
Bu
bağlamda BM Genel Sekreteri Guterres’in Ada’nın geleceğine ilişkin iki
taraf arasında ortak bir vizyon var mıdır? Yaklaşımına federasyondan başka
seçenekler pek mümkün görünmüyor yaklaşımı ülkemizde sık sık dillendirilmeye
çalışılmaktadır.
Rum
Yönetimi ile federasyondan başka seçenekler mümkün gerçekçi değil yaklaşımına
ne enteresandır cevap Güney Kıbrıs’tan Akel Genel Sekreteri ve DİSİ Genel
Başkanından geliyor!
AKEL
Genel Sekreteri Andros Kiprianu konuyla ilgili olarak diyor ki; Anastasiadis "iki devletli çözümü görüşüyor." Aslında
AKEL Genel Sekreteri Kiprianu açıklamasında Anastasiadis iki devletli çözüme açık demeye getiriyor!
Bunu hem Kıbrıs Rum Toplumuna hem de Kıbrıs Türk toplumuna bu şekilde ifade
ediyor!
DİSİ
Genel Başkanı Aerof Neofitu ise Kıbrıslı Türkler Konfederal ve İki Devletli
Çözümü konuşmaktan korkuyor diye açıklamada bulunuyor! Görüldüğü üzere
DİSİ(Anastasiadis’in partisi) Genel
Başkanı Neofitu demek istiyor ki korkmanıza gerek yok. Konfederal ve İki
Devletli Çözümü konuşarak tartışmaya artık başlayalım. Pazarlıklarımızı bu
yönde yapalım!
Öncelikle
şunu bilmeliyiz ki diplomaside bir ülke içerisindeki aktörler kendi başlarına
buyruk gelişigüzel tesadüfî şekilde hareket etmezler! Bu bağlamda Akel Genel
Sekreteri ve DİSİ Genel Başkanı’nın açıklamalarının Anastasiadis ve Rum Ulusal
Konseyi’nin almış oldukları kararlar dışında olması beklenmemelidir! 30 Nisan
2017 tarihinden bu yana Rum Ulusal Konseyi ve Anastasiadis’in federasyon
dışındaki seçenekler üzerinde tüm partiler ile çeşitli senaryo ve stratejiler geliştirmiş
olduklarını artık görüp anlamalıyız!
Öyle
anlaşılıyor ki Anastasiadis
içerisinde bulunduğumuz süreçte Türkiye’ye başka, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya
başka şeyler söylüyor.
Durum böyle olsa da Anastasiadis ve Rum
Ulusal Konseyi’nin federasyon dışındaki seçenekleri görüşüp bu yönde müzakere
yapmaya hazır oldukları artık ortaya çıkmıştır!
Bu
aşamadan sonra BM Genel Sekreteri Guterres’in Ada’nın geleceğine ilişkin iki
taraf arasında ortak vizyon bulunup bulunmadığına Kıbrıs Türk tarafı olarak
nasıl bir yaklaşım göstereceğiz?
Biz
sadece federasyon konuşuruz. Bunun dışında bir şey konuşmayız. Ancak, bu
şartlarda Rum Yönetimi ile federasyon yapmamız da pek mümkün görünmüyor mu
diyeceğiz?
Hükümet
bu konuda ne düşünüyor? Hükümette federasyon dışındaki seçenekleri görüşmeye
kapalı mı?
Kıbrıs
Türk Halkının geleceği sadece federasyon modeline endekslenebilir mi? Bazı kesimler federal çözüm olmuyorsa mevcut
statükonun devam etmesini mi savunuyor?
Kıbrıs
Türk tarafı olarak bir an önce tüm seçenekleri masaya koyarak konuşmalıyız. Bu
yönde alternatif senaryo ve stratejiler geliştirmeliyiz. Ortak vizyon
bulabilmek için tüm fikir ve görüşlere açık olmak gerekir. Ucu açık olmayacak
bir süreç sonunda nihai bir sonuca ulaşılma arifesinde olduğumuzu artık kimse
göz ardı etmemelidir!
Sonuç
olarak; Rum Yönetimine 40 yılın ardından uluslararası baskı ve zorlama ile
federasyon zemininde bir anlaşma yapmasını beklemenin kime ne faydası olur?
Atalarımız ne demiş; Zorla Güzellik
Olmaz…